11 Eylül 2010 Cumartesi

Selam arı dostları.....

Selam arı dostları,
Uzun bir aradan sonra tekrar beraberiz çok şükür,
Yukarıdaki resim bugün yaptığım koloni kontrolünden,
izin maceralarımı anlattıktan sonra detaylı
kolonilerimi sonbahara nasıl hazırladığımı
herzamanki gibi resimli anlatacağım.




Yolumuzun üzerinde olan Karniyolun memleketinide görmüş
oluyoruz,Karniyol arılarının yüksek dağlarda soğuk iklime
alışık olduğu gibi rakımı düşük sıcak bölgelerde
 de verimli yaşamasını biliyor.

Resimlerde de göründüğü gibi dağların zirveleri
o kadar yüksek ki cimlenme yeşilenme ağaç
bile bulunmuyor yani zirve çok soğuk,
sadece dağların eteklerinde arıcılık yapılıyor.


Avusturya

yüksek rakımlı bölgeden geçiyoruz,
bulutların arasından
geçerek yolumuza
devam ediyoruz.







Avusturya,Slovakya,Hırvatistan,Sırbistan derken
Makedonyaya ve peşinden komşu ülke Yunanistana
girerek vatana doğru yol alıyoruz.

Yunanistanın otobanları mükemmel diyebilirim,
Selanik,Kavala Dedeağaç ( Alexandroupolis ) geçerek
çok rahat yol aldık.


ve Yunanistan Türkiye sınırı olan köprüyü
 geçiyoruz,



Çok şükür vatana sağ sağlim ulaştık.

Tekirdağ yolunda yol alırken,marmara ereğlisine
yakın bir yerde opet benzinliğinde mola verdik,
buraya kadar gelmişken Dr. Muhteşem Turunç
abiye uğramadan olmazdı,
telefonda abi biz marmara ereğlisinde
opet benzinliğindeyiz deyince,sağolsun
ben hemen geliyorum dedi ve aradan
5 dakika geçmeden hemen geldi.
Senelerdir sanal alemde dostluğumuz oldu ama
yüz yüze görmek gerçekten bam başka,bizleri
evinde misafir ettiği için Muhteşem abiye
ve eşine sonsuz teşekkürler ediyorum.
Yol yorgunluğundan olacak heralde
ben fazla resim çekemedim,muhteşem abinin arılığını
beraber gezdik,kolonilerinin gayet güzel çalıştıklarını
gördüm,maşallah arılar güzel çalışıyordu.
Muhteşem abiyle sohbet ederken,otoban ve köprülerden
KGS kartlı geçiş olduğunu öğrendim ben kara yolundan en son
balkan savaşı zamanında askeri tankların arasından geçerek
ve bir daha kara yolundan gelinmez diyerek uzun bir zaman
memlekete uçak ile geliyordum onun için
KGS sistemini yeni öğrendim.
Muhteşem abi kartları nereden temin edebilirim
deyince,ben size birer tane veririm bende fazla var dedi
ve bizlere birer adet kart verdi,tekrar herşey için
Muhteşem abiye teşekkürler ediyoruz yardımları için.
Allah razı olsun.


İstanbul


köprüden görüntü çok güzeldi,



otoban üstüne açılmış bir lokanta,
hemşerimi görünce beraber poz verdik.

ve memleketim Boluya ulaştık,


bizde yol kenarlarında devamlı hayrına yapılmış
çeşmeler bulunur,bunların birinde durup yüzümü yıkadım,
çeşmeyi yapandan Allah razı olsun.
 işte benim memleketim,




yöresel yemeklerimizden Kalduruk dolması bu
yeşil yapraklardan yapılıyor.






Alanya,


çok ilginç bir olay oldu,pedallı yunuslar ile
denizde giderken deniz kaplumbağaları gördüm,
su üstüne nefes almak için çıkmış yanında da eşi
vardı ve hemen tekrar derinlere daldılar.
Doğada böyle şeyleri görmek bizim için
çok heyacanlıydı.


Jet Ski süren iki kişi,çok hızlı gidiyorlardı.




hurmaların görüntüsü mükemmeldi,


















kauçukları hep evlerde saksılardaki büyüklüğünü
bilirdim,salonun tavanına kadar uzar,
bunları gördüğümde ağzım açık kaldı
büyük ağaç olmuşlar maşallah,
kauçuk ağaçlarının görüntüleri
çok güzeldi.
Oğuzhan ve Mustafa
Hakan


Mustafa


Ramazan öncesi biraz tatlıların tadına baktım,





















Mevlana / Konya


içeride resim çekilmiyormuş meğer,bilmiyordum
bende resim çeke çeke ilerlerken yasak olduğunu
belirtti bekciler.

















İftar yemeğini yapan usta Aşcılar,

Aşcılar,














Aşcılara mutfakta soğan soyarken,Ali Türk
abinin sesi geldi kulağıma yoldan beni soruyorlardı,
hemen fırladım dışarıya gelin gelin burası
Abi hoşgeldiniz köyümüze şeref verdiniz deyip
kucaklaştık,biraz sohbet edip arı dostlarına
köyümü gezdirdim,doğada çicek açan bitkilere
baktık hep beraber.

Misafirlerim gelmeden önce komşumuz Yusuf
abi benden rica etti Mehmet kovanların balını
beraber alıverelim diye bende kabul ettim,abi emrin
olur diye zaten uzun zaman Türkiyede kovan
açmamıştım,benim arılarım senin arılarına benzemez
çok saldırganlar bak deyip ikaz etti.
Abi dedim sen merak etme,kendisi önceden önlemini
aldı tabiki,üst beden maske,kaynakcı eldiveni,
çizmeler dize kadar,içimden gülesim geldi
ama sonra o bana güldü heralde
demek yerli arıları olanlar böyle gülmek için
arı besliyorlar.
Kovana biraz körük vererek cıplak ellerimle
çıta çekiyorum,daha çıta çıkmadan ellerimden öpüldüm,
bir iki üç derken öpülmeler çoğaldı tabiki,
abi dedim eldivenin varmı,eldiven geldi hemen,
işimize devam ediyoruz aynı zamanda
seri bir şekilde ballı çıtalar alınıyor ve üstümde
uçuşan arının haddi hesabı yok ve devamlı yüzümün
önündeki maskeye vuruyorlar,yusuf abi dedim
bu arının cinsi ne,bana melezleştiğinden
hangi cins olduğunu söyleyemedi ama aşırı
saldırgan olduklarını söyleyebilirim.
Çünkü arıda istenen özelliklerden biride
çıta üstünde sakin kalmalarıdır,arıya körük verildiğinde
geri çekilmeli,çıtadan arı kovan içine silkelendiğinde
arı uçuşa kalkmamalıdır,bunlarda ise istenmeyen bütün
kötü özellikler vardı.
Körük veriyorsun daha çok saldırıyorlar,ballı çıtadan
arıyı silkeliyorsun kovan içine düşmeden
havalanıp saldırıyor.
Benim hoşuma gitmeyen bir durum olduğundan,
Yusuf abiye biran önce arılarını değiştirmesini
tavsiye ettim,çünkü biz ballı çıtaları alırken
köyde hiç kimseyi evlerinin önüne çıkarmamış arılar,
kapıdan dışarıya çıkmak isteyene hemen saldırmışlar,
o gün 3 saat köyde kimse dışarıya çıkamadılar,
ben ise yusuf abiyle biran önce işimizi
bitirip buradan uzaklaşma gereği duyduk,
o arada topuklarımdan ve bacaklarımdanda öpüldüm,
cizmen varmı yusuf abi demeye başladım,
işimizi bitirdik çok şükür ama arılar halen tepemizde
uzaklaştık yine takipdeyiz,hani arıcılık ile hiç ilgisi olmayan
davranışlar,kimin hoşuna gidebilir böyle durumlar
anlamak çok zor,tabi hemen benim kendi arılarım geldi
aklıma,t-shirt ile kısa kollu gömlek ile gidiyorum
arılarıma,bal hasatınıda aynı şekilde yapıyorum
bir tane arı sokmuyor,özledim arılarımı.
Yusuf abi dedim sen merak etme ben arılarını
değiştirmende yardımcı olacağım diye
 teklifte bulundum,bana dediki Mehmet
büyük sevaba girersin çünkü ben arıların aşırı
saldırganlığından kovanları açmaya korkuyorum
haliyle bakımlarınıda yapamıyorum ve durmadan
oğul çıkarıyorlar ve sokucu özellikleri durmadan
devam ediyor deyince,köyümüze bu iyiliği
yapmam gerek,yoksa hiç kimse
kapı önüne çıkamayacak.
Ben  o gün hayatımda hiç iğnelenmediğim kadar
iğne yedim 30 dan sonra saymayı unuttum,maskenin
üstündeki beyaz bezden bile iğne yedim arnıma,
bende fazla şişme olmadı ama ertesi gün
arıların soktuğu kişiler baya belliydi.

köyümüzün yemekhanesi,

iftarı beklerken,

daha sonra demli çaylar içildi,



Ali Türk abinin babama hediye getirdiği koloniler
görünüyor resimde,arabasına atmış getirmiş sağolsun.
Kendisine çok çok teşekkürler ediyoruz.
Kolonilerin durumu aynı benim kolonilerim gibiydi,
yavru durumları gayet güzeldi,açık kapalı yavru çıta sayısı
baya güzeldi,yani sonbahar kışa hazırlanmış
mükemmel bir koloniydi.

bahceden yukarı balkona baktığımda,arı uğultusunu
ve kalabalığını görünce aman dedim Yusuf
abinin arıları yağmalamamı yapıyor dedim,hemen
yukarı balkona çıktım.
Yukarda kovan girişlerini kontrol ettim
durum sandığım gibi değilmiş çok şükür,
arının kuvvetli olması işte böyle yavru uçuruyor
ama ne yavru uğultusu,babama dedim Ali abinin
getirdiği arılar çok kuvvetli onun için kuvvetli ses
çıkarıyorlar,bu ses bana hiçde yabancı değil tabiki.


arıların önünde kovan girişlerini izlerken,
arı ile çalışması ilk başta zevk vermesi gerekir,
arının sakin olması demek bütün bakımlarını
zamanında zevkle yapmak demektir.
Ben arıcı olarak etrafımdaki insanların
yani komşularımın rahatsızlığından sorumluyum,
onların benim arılarım tarafından rahatsız ediyorsam
eğer bu rahatsızlığı gidermem gerekir,onun
için sakin arılar ile çalışılması şart oluyor.
Ben komşumuz yusuf abinin arıları gibi arı görmedim
şimdiye kadar,hiç kimseyede böyle arı
barındırmasını tavsiye etmem.




Bana ziyarete gelen Trakyalı arıcı Şenol Civelek
kardeşime Ali Türk abime ve Hacı abiye
teşekkürler ediyorum,beni çok sevindirdiler.






























mezarlığımızda bir tane bile oturacak oturak yok
deyince babam,hemen etrafımda bulduğum
odun ve keresteden oturak yaptım.
hayrına yapılan bu oturaklar mezarlığa dua okumaya
gelen yaşlı insanlar için çok iyi olacak.


yaptığım oturağı babamın arabasına
koyarak mezarlığımıza götürdük,
iki kişilik oturak,
çok pratik,


uygun bulduğumuz yeri hazırladık,


ve ilk oturma testi başarılı geçti,
beni taşıyan oturak herkezi taşır.

zamanım olsaydıda mezarlığın her yerine
oturak yapsaydım,




ilk baharda tolu yağmış köyümüze bu resimleri
annem çekmiş,bazılarının üç tanesi 1 kg geliyormuş.
Tolu büyük zarar vermiş ağaçlara ve dikilen
sebzelere,bazıları kendine gelmiş,bazıları ise
sönmüş yazık olmuş.

yusuf abinin arılığı,


budadığım fındık ağaçlarının dalları,

sobaya sığması için küçültülüyorlar baltayla,



bizim Türk baltası gibi balta yok dünyada,

babam,


babamın horozları,
soldaki çok uzun ötüyor,cinsini bilmediğim için
Arıcı Emrah Karadeniz kardeşime sordum
abi güzel horoz dedi,sakın baban kesmesin,
dedim tamam söylerim,çoğaltırız.




paşa,

köyümüzü ve evimizi koruyan karabaş,

Mustafa ve babam ile yürüyüşe çıkmıştık,
insanın ruhu dinleniyor aynı zamanda dinçleşiyor.
memleketimi yurt dışına döndüğümde çok özleyeceğimi
şimdiden biliyorum,

Yurt dışında bir çok güzel memleketler gezdim gördüm,
ama hiç biri benim Ülkem ve Vatanım kadar
güzel değil.
Değerini bilelim,insanlara karşı anlayışlı olalım,
doğayı koruyalım,bizden sonrakilere
çocuklarımıza iyi bir dünya bırakalım.

Bütün Arı dostlarına Selamlar Saygılar.